İstanbul, Türkiye'nin en kalabalık şehri olarak, oldukça karmaşık ve çeşitli bir demografik yapıya sahiptir. Resmi verilere göre şehrin nüfusu 15 milyonu aşkın kişi ile Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 18'ini oluşturmaktadır. Bu büyük nüfus, İstanbul'u sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Avrupa'nın da en büyük metropollerinden biri yapmaktadır.
İstanbul'un demografik yapısı, tarih boyunca birçok farklı kültür ve etnik grubun uğrak yeri olması sebebiyle oldukça çeşitlidir. Şehir, Türkiye'nin dört bir yanından ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen insanları bünyesinde barındırır. Türkler, Kürtler ve diğer etnik grupların yanı sıra, Arap, Balkan ve Kafkas kökenli göçmenler de şehrin kültürel mozağini zenginleştirmektedir. Ayrıca, Avrupa, Asya ve Orta Doğu'dan birçok expat ve mülteci de İstanbul'da yaşamaktadır.
Şehrin nüfusu, genç bir yapıya sahiptir. Nüfusun büyük bir kısmını 15-64 yaş arası çalışma çağındaki bireyler oluştururken, çocuk ve genç nüfus da oldukça yüksektir. Bu demografik yapı, İstanbul'un dinamik ve sürekli değişen sosyal yapısına katkıda bulunur. Ancak, yaşlı nüfus oranının düşük olması, şehirdeki sosyal hizmetler üzerinde baskı yaratmaktadır.
Eğitim düzeyi açısından İstanbul, Türkiye'nin en yüksek okuryazarlık oranına sahip şehirlerinden biridir. Çok sayıda üniversite, kolej ve diğer eğitim kurumlarıyla, şehir Türkiye'deki eğitim ve akademik faaliyetlerin merkez üssüdür. Ancak, bu yüksek eğitim seviyesine rağmen şehirde işsizlik oranları da yüksek kalmaya devam etmektedir, özellikle genç işsizlik oranları endişe verici düzeydedir.
İstanbul'un demografik yapısı aynı zamanda şehrin sosyal ve ekonomik çeşitliliğini de yansıtır. Gelir dağılımı konusunda büyük farklılıklar gözlemlenir; bazı bölgelerde yüksek gelir seviyeleri ve lüks yaşam tarzları hakimken, bazı bölgelerde yoksulluk ve kalkınma sorunları ön plandadır. Bu sosyoekonomik çeşitlilik, şehirdeki sosyal uyum ve bütünleşme çabalarını da zorlaştırabilir. Şehirde yaşayanlar arasında kültürel, ekonomik ve sosyal farklılıklar, İstanbul'un hem zenginleşmesine hem de sosyal gerilimlerin artmasına neden olmaktadır.